Ensar Vakfı Ankara Şubesi'nin her hafta düzenlediği Ensar Buluşmaları’nın bu haftaki konuğu Ankara İl Müftüsü Mehmet SÖNMEZOĞLU oldu.
Program Mustafa ULUDAĞ’ın takdimiyle başladı. Uludağ: “Sorumluluk bilinci, dünyada hatasız yaşamak için gerekli bir tutumdur. Sorumluluk, kişinin üzerine aldığı her şeyden hesap vermeye hazır olması demektir. Sorumluluk almış insan, hesap verir; kendi bilincinin, gücünün ve kendi eyleminin sınırları içinde olaya sahip çıkar. Sorumluluk bilinci, kişinin olgunlaşma sürecinde, nerede olduğunun en iyi göstergesidir. İnsan, bir şeyi yapmaya karar verdi mi, sonuna kadar gitmeli; ama yaptığı şeyden sorumluluk almalıdır. Ölüm bilincine sahip insan, yaptığı her şeyin hesabını verme şuuruyla yaşamalıdır. “İnsan başıboş bırakılacağını mı zanneder?” (Kıyamet 75/36) ayetiyle sorumsuzca yapılacak davranışlardan uzak durulması istenmiştir. Kâinatta her şeyi bir düzene göre programlayıp, çeşitli işlerle görevlendiren Yüce Allah (c.c), insanı aklı ve düşüncesi sayesinde, eylemlerinde serbest bırakmış, dünya ve ahretin mutluluk yollarını gösteren öğütler vermiştir.” dedi.
Sayın Sönmezoğlu sözlerine, “Muharrem aylarının son günlerinde, son gecelerinde Allah’ın Hz. Adem’den başlayarak Hz. Muhammed’e kadar olan süreçte insanoğlunu hidayete erdirdiği gibi bizleri de hidayete erdirsin.” Diyerek başladı.
“Allah’ı yeryüzünde temsil eden en güzel varlık insandır.”
“Günümüz Müslümanlarına baktığımızda önce kendimizi sorgulamalıyız. Başkasını yargılamak kolay, insan önce kendinden başlamalı derdi hocamız. Allah sorumluluğu Kur’an’da belirtildiği gibi, kendisi kabul ettiği için insanoğluna vermiştir. Bizim sorumluluğumuz kalu beladan itibaren başlamıştır. İnsanoğluna sadece belirli sorumluluklar verilmemiştir, yerlerde ve göklerde ne varsa insanoğluna emanet edilmiştir. Ayeti kelimede sahip olduğunuz tüm nimetler sorulacaktır diyor. Allah bu emanetler noktasında, Kur’an-ı Kerim’de emanetlerin ehline verilmesini emretmiştir. Bu konuda Peygamberimizin de uyarısı vardır. Bizim insan olarak, özellikle her şeyin kendisine açık olduğu gizli olmadığı, kendimize şah damarından daha yakın olan Allah’a karşı sorumluluğumuz var. Yaratan Allah olduğundan dolayı yaratılan her şeye karşı sorumluluğumuz var. Biz emaneti yerlere, göklere, dağlara yüklemek istedik de insan yüklendi diyor Kur’an. Çünkü Allah’ı yeryüzünde temsil eden en güzel varlık insandır. Ancak insanlara faydalı olanların yanında zulmedenlerin de olduğunu görüyoruz. Biz inanan insanlar olarak inandık demekle kurtulabilir miyiz? Asla! Ayeti kelimede açıkça ifade edilmiştir. Herkesin kendi ağırlığına göre yükü vardı. Allah’ın bize taşıyamayacağımız yükü yüklemeyeceği de açıktır. Geçmiş kavimlere yüklediğin yükü bizlere yükleme şeklinde ayetler de vardır. İmtihanlar, sonunda mükafat verilmek için vardır.”
“Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemin yanında geniş bir cennet de vardır.”
“Boş yere yaratılmadık. Allah’a karşı başka sorumluluklarımız da var. Kendi nefsimize, şahsımıza, bünyemize, canımıza, ailelerimize karşı çok fazla sorumluluğumuz var. Kendi nefsimizden sonra aile gelmektedir. Her türlü musibetlerin kol gezdiği bir ortamda bir annenin evladına ilk öğretmenlik yapması da bir sorumluluktur. Aile efradını korumak noktasında bizlere yük yüklenmiştir. Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemin yanında geniş bir cennet de vardır. Cennete en son giren adamdan sonra Dünyanın iki katı kadar daha yer kalır. Okulda, sokakta, her yerde insanları cennete davet edelim. İlahi noktaya erişmeleri için neden gayret etmeyelim?” diyerek sözlerine devam etti.
“Cennette eşimiz yoksa huzuru nasıl bulacağız?”
“Aile üzerinde çok söz söylenir. Ailenin temeli nikahla başlar, Allah’ın emridir, Peygamberin sünnetidir. Kim bu sünnetten vazgeçerse o benden değildir buyurmuştur Peygamberimiz. Günümüzde aile ile ilgili çok kötü, magazinsel sözler sarf ediliyor. Hz. Adem’in Cennette doğduğu Kur’an’da açıktır, Havva validemizin yanına Dünya’ya gönderilmiştir. Cennette eşimiz yoksa huzuru nasıl bulacağız? Sorumlu olduğumuz aile efradının cennete ulaşması adına çok çaba sarf etmeliyiz.”
“Allah hiçbir kuluna ateşin değmesine razı olmaz.”
“Zaman zaman ah vah ettiğimiz durumlar oluyor. Hiç kimsemiz yoksa Allahımız var. Alemlerin rabbi olan Allah hiçbir kuluna ateşin değmesine razı olmaz. Bizim sorumlu olduğumuz şeylerden dağlar, denizler neden sorumlu olmadı? Vahiy emanetini taşıyabilecek tek varlık insan olduğundan dolayı. En büyük emanetimiz de Kur’an’dır. Kur’an’daki İslam, Kur’an’a göre İslam bizi bugüne getirdi. İkinci bir adım atıldı, sünnet yok sayılmaya başladı. İnsanların zihinlerinin bulandırıldığını gördük. Peygamberimizin söylediği her kelime başımızın üstünedir. Ümmetin fesata düştüğü bir zamanda unutulan bir sünnetimi yaşata 100 şehit sevabı verilecektir buyurmuştur Peygamberimiz. Peygamber yoksa din yoktur. Çünkü biz onun sevgisiyle varız. Allah’ın bizi kabul etmesi de mümkün değildir.”
“Sorumluluklarımızın başında Kur’an vardır.”
“Sorumluluklarımızın başında Kur’an vardır. Şunu da belirtmeliyim ki Ankara’da yaz kurslarında ulaştığımız sayı çok azdır, oran yüzde 23 maalesef. Günümüzde yaş taahhitini devlet kaldırdı ama biz gönüllerimizden kaldıramadık. Bunların cevabını aramaya çalışıyoruz sizlerden de bu konuda dua bekliyoruz. “
“Gelmeyene gitmeliyiz.”
“Günümüzde Kur’an-ı Kerim’i tartışmaya başlıyorlar, söylemleri duyuyoruz, sesler yükseliyor. Elif Lam Mim, hepsinin ayrı ayrı sevabı vardır. Peygamberimizin müjdesine engel oluyorlar. Bizim artık durduğumuz yerde kalmamamız gerekiyor, gelmeyene gitmeliyiz. Kuranın ulaşmadığı insan, girmediği hane, ulaşmadığı gönül bırakmama arzusundayız. 6500 Din görevlisi var, 4000 din kültürü öğretmeni var emeklileri de kattığımızda toplamda 15.000’e yaklaşıyoruz. Herkes Kur’an öğretirse güzel sonuçlara ulaşırız.”
“Güneşin doğduğu yerdeki Müslüman, güneşin battığı yerdeki Müslümanın ayağına batan dikeni hissetmek durumundadır.”
“Bir kimse ümmetin işini üzerine alır da hoş muamele ederse Allah da ona hoş muamele eder. Hepimizin en önemli sorumluluklarından biri de taabiyetimizdekine hoş muamele etmektir. Çobanlığını doğru yapmayana cennet haramdır buyrulmuştur. Sorumluluktan muaf olanlar henüz ergenliğe ulaşmamış olanlar, akıl sağlığı yerinde olmayanlardır. İçinde bulunduğumuz toplumda herkesin usulüne uygun şekilde tebliğ görevi var. Görevlerini yerine getirmeyenlere Cebrail Aleyhisselamla azap çektirilmiştir. Neme lazımcılık var bananecilik olduğu müddetçe de bizim başarılı olmamız Allah korusun mümkün görünmemektedir. Durumdan vazife çıkarmak suretiyle ben ne yapabilirim diyerek adım attıkça başarılı oluruz. Allah’ın kulları üzerinde sorumluluğumuz var. Devlet, millet ve toplum olarak yardım ediyoruz. Güneşin doğduğu yerdeki Müslüman, güneşin battığı yerdeki Müslümanın ayağına batan dikeni hissetmek durumundadır.”
“Anne baba rızası eşittir Allah rızası.”
“Kendimizden başlamamız gerekiyor sorumluluk noktasında. Bununla birlikte anneye babaya karşı çok ciddi bir sorumluluğumuz var. Anne baba rızası eşittir Allah rızası. Ne derece yerine getirebiliyoruz herkes kendi şahsıyla değerlendirsin. Annenin babanın rızası dolayısıyla cenneti gerektirmektedir, Peygamberimizin tavsiyesi bu yönce. İnsanın burnunun yerde sürtüneceği ve cennete giremeyeceği ikazı vardır Peygamberimizden. O’nun kızıyla ve torunlarıyla olan ilgisine bakarak kendimizi sorgulamalıyız, telefonlarımız var iletişime geçiyor muyuz bakmalıyız. Böyle bir peygamberin efradı olarak sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. Sahipsiz olanlar kimseler de bizim anne babamızdır. Ayrıca evlatların sorumluluklarına bakarken, komşuların da sorumluluklarını yerine getirmediklerini görebiliriz. Sadece kendi annemiz değil bizlerden büyük olanlara da vazifemizi yerine getirmemiz gerektiği de üzerinde durulması gereken bir konu. Otobüste, trende bizim çocuğumuz hamile kadına, dedesi yaşındaki adama yer vermiyor. Sen vermezsen ilerde sana da yer verilmeyeceğini çocuklarımıza aşılamalıyız.”
“Ben merkezli bir din değildir bizim dinimiz.”
“Bizim sorumluluklarımızdan bir diğeri akrabalık bağları. En azından telefonla iletişime geçmeliyiz, yardıma ihtiyacı olduğu zaman akrabalık haklarını yerine getirmeliyiz. Ben merkezli bir din değildir bizim dinimiz, kendi nefsi için istediklerini yanındaki için de isteyen bir Müslüman olmalıyız. Selam verelim hal hatır soralım ne kaybederiz ki? Bu noktada biraz daha gayret etmeliyiz. Komşulara, yetimlere, muhtaçlara, kimsesizlere karşı sorumluluğumuz var. Tabi bu sorumluluklar ifade edilirken biz canlılara karşı da sorumluyuz. Gerek bizim hizmetimizde bulunan canlılar, gerekse bitkiler onlara karşı da sorumluyuz. Dinimizde bu çok önemlidir, onların bizim üstümüzde hakkı vardır. Onun da Allah’ı zikretme hakkı var o haktan onu alıkoymak gibi bir hakkımız yok. Cenabı Allah sorumluluk bilinci içinde hayatımızı sürdürmeyi kendi huzurunda ve efendimizin huzuruna görevlerini yerine getirerek ulaştırmayı nasip etsin inşallah.” diyerek sözlerini sonlandırdı.