Ensar Vakfı’nın her hafta düzenlediği Ensar Buluşmaları’nın bu haftaki konuğu Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan KURTULMUŞ oldu. “Cumhurbaşkanlığı Sistemi ve Referandumdan 2023’e Türkiye’nin Değişim Siyaseti” konulu konferans bugün Vakıflar Genel Müdürlüğünde gerçekleştirildi.
“Hayatta kalmak ve ilerlemenin olmazsa olmazı, değişimi kabul etmek ve bunu, en hızlı şekilde yönetebilmektedir.”
Program Ensar Vakfı Ankara Şube Başkanı Ercan Poyraz’ın takdimiyle başladı. Poyraz: “Atalardan kalma gelenekleri körü körüne izlemek, ölenlerin yaşatıldığı anlamına gelmez, aksine yaşayanların ölü olduğu anlamına gelir, der İbn-i Haldun. Hayatta kalmak ve ilerlemenin olmazsa olmazı, değişimi kabul etmek ve bunu, en hızlı şekilde yönetebilmektedir. Değişime karşı duran ya da ayak uyduramayanları, tarih, dünya sahnesinden silerek cezalandırmıştır.”
Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş konuşmalarına “Değerli misafirler, Ensar Vakfı’nın kıymetli yöneticileri hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün de referandumdan sonra 2023 hedeflerine yönelik olarak neler yapılacak bununla ilgili fikir turu yapmak istiyorum. Öncelikle Türkiye, 16 Nisan’da bir anayasa oylaması yaptı, milletimizin kabul ettiği anayasa değişikliği kapsamında yapılması gereken birtakım hukuki adımlar, yasal süreçler var.”
“Türkiye'de siyasetin son 150-200 yıldır iki farklı siyasi çizginin mücadelesi şeklinde geliştiğini söyleyebiliriz.”
“Türkiye'de siyasetin son 150-200 yıldır iki farklı siyasi çizginin mücadelesi şeklinde geliştiğini söyleyebiliriz, Türkiye'nin siyasi tarihi boyunca yaptığı tartışmalara bakıldığında çok fazla bir şey de değişmemiş diyebiliriz. Türkiye siyasetinde aktörler, güncel konular, siyasi partiler ya da siyasi ekipler değişti ama siyasetinin ana omurgasını oluşturan, birbiriyle mücadele içerisinde olan iki farklı çizgi çok fazla değişmiyor, gelişerek ilerliyor.”
“Türkiye’deki siyaset tarzı sadece bir siyasi parti değil aynı zamanda bir düşünce, yaşam tarzıdır.”
“Bu siyaset tarzı, sadece bir siyaset tarzı ya da sadece bir siyasi parti değildir. Aynı zamanda bir mefkûre, bir düşünce, bir yaşam tarzıdır, dünyayı okuma biçimidir. Bu dünyayı okuma biçimlerine hakim olan dört temel özellik de ortak özellikleridir. Birincisi, seçkinci, tepeden inmeci bir tarzları vardır. Halka güvenmezler, halkın gelişimin, değişimin öncüsü olacağı fikrine değil, birtakım elitlerin ancak halkı değiştireceği fikrine inanırlar. Üçüncüsü milletin değerleri ve inançlarıyla kavgalıdırlar. Esas itibarıyla bu çizginin ana ekseni, zoraki, zorlama bir modernleşmedir. Modernleşmeyi de başkalarının anladığı şekilde değil, maalesef modernleşmeyi de birebir batı taklitçiliği şeklinde anlamış bir çizgidir, tezdir. Bütün bunların sonucu olarak da vesayetçidir, statükocudur. Oluşan statükoyu korumak için mücadele eder. Bunun karşısında o dönemlerde başlayan siyaset çizgisi, 'milli siyaset çizgisi'nin de dört temel özelliği vardır. Milletin içinden gelen, seçkin olmayan siyasi aktörler vasıtasıyla bu çizgi, tezlerini ifade etmektedir. Halkın tercihlerine ve taleplerine güvenir, medeniyet değerlerimize güvenir ve savunur, çok doğal olarak mevcut vesayetçi, statükocu yapıyla mücadele ettiği için de Türkiye'de esas itibarıyla değişimi ve dönüşümü bu milli siyaset çizgisi 150-200 senedir temsil eder. Bugün geldiğimiz noktada da bu iki temel siyaset tezinin, tarzının nitelikleri de büyük oranda aynıdır, değişmemiştir."
“En son 15 Temmuz'daki hain darbe teşebbüsü, önlenmiş olmasına rağmen, Türkiye'nin uzun yıllarını alan, heba eden hain bir teşebbüs olarak kalmıştır.”
“Tepeden inmeci anlayış, zoraki bir modernleşmeyi ve batılılaşmayı milletin önüne koymuştur, baskıcı, totaliter bir devlet uygulaması Türkiye'de uzun yıllar söz konusu oldu. Türkiye'deki baskıcı yapı çok partili hayata geçtikten sonra dahi büyük oranda kendisini korumuştur. Türkiye'de siyasi parti kapatmalar, siyasi yasaklar gibi kendisini hissettirmiştir. Ayrıca bu siyasi totaliter yapı, siyasi suikastlar ve faili meçhul cinayetler, şüpheli birtakım ölümler, toplumsal şiddet olayları ve siyasi idamlara sahne olmuştur. Merhum Adnan Menderes’in ölümünü buna örnek verebiliriz. Tepeden inmeci yapının dayattığı bir başka husus ise, 'Millet eğer çizgisinden çıkarsa, milletin haddinin bildirilmesi, milletin hizaya sokulması operasyonlarıdır.' Türkiye'nin darbeler ve darbe teşebbüsleriyle geçmiş siyasi tarihi de maalesef hepimizin hafızalarındadır. En son 15 Temmuz'daki hain darbe teşebbüsü, önlenmiş olmasına rağmen, Türkiye'nin uzun yıllarını alan, heba eden hain bir teşebbüs olarak kalmıştır."
“Türkiye'nin bu anlamda hem çevresine hem gönül coğrafyasına karşı öncü bir Türkiye olma mecburiyeti var.”
“Türkiye’nin değişim ve reform süreci bir günlük alınan bir karar veya tek bir liderin planladığı bir süreç değildir. Türkiye’nin bundan sonra önünde üç temel mesele var. Bunlardan birisi yeni Türkiye’dir. Siyasetiyle, iktisadıyla, dış politikasıyla, toplumsal yapısıyla, devlet-millet ilişkileriyle yeniden güçlenmiş ve milletin söz sahibi olduğu yeni Türkiye... Siyasi mekanizmasıyla, hukuki sistemiyle, anayasasıyla.. Türkiye'nin ayrıca güçlü ve büyük bir Türkiye olma mecburiyeti var. Türkiye'nin bu anlamda hem çevresine hem gönül coğrafyasına karşı öncü bir Türkiye olma mecburiyeti var.”
“2002-2016'nın, Türkiye'nin değişim bakımından en sancılı ama en çok mesafe alınan dönemlerinden birisi olduğunu söyleyebiliriz.”
“2002-2016'nın, Türkiye'nin değişim bakımından en sancılı ama en çok mesafe alınan dönemlerinden birisi olduğunu söylemekte fayda var. Bu dönemdeki önemli gelişmelerin, bürokratik oligarşinin zayıflaması ve bu anlamda siyasi iradenin bürokrasiye karşı güçlü hale gelmesi, katılımcı demokrasiyi güçlendirecek adımların atılması, milletin iradesinin daha güçlü bir şekilde ortaya konulması olduğunu söyleyebiliriz.”
“Ümit ediyoruz ki 15 Temmuz'un hesabı, bu darbe teşebbüsüne katılanların burunlarından fitil fitil getirilerek sorulacaktır.”
"Hem 12 Eylül'ün hem 28 Şubat'ın parlamentoda sorgulanmış olması bile başlı başına önemli bir gelişmedir. Şimdi önümüzde 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yargılanması var. Farklı farklı dosyalar halinde bu teşebbüsle ilgili mücadele başlatıldı. Ümit ediyoruz ki 15 Temmuz'un hesabı, bu darbe teşebbüsüne katılanların burunlarından fitil fitil getirilerek sorulur ve 15 Temmuz darbe teşebbüsü, sadece bir yargılama süreci olarak değil, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine katkıda bulunan bir yargılama dönemine sahne olacaktır."
“En kısa zamanda teröre diz çöktürecek ve vatandaşlarımızın terör örgütünün gölgesinden çıkmasını sağlayacağız.”
“Önümüzdeki süreçte antidemokratik bütün yasaların kaldırılması, değiştirilmesi gerekiyor. Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası ve Meclis İç Tüzüğü bunlardan sadece bir kaçıdır. Bu alanlarda Türkiye'nin demokratik bir siyaseti kurumsallaştıracak yasal düzenlemeleri en kısa sürede yapmasını arzu ediyoruz. Bir başka önemli alan da Türkiye'nin uzun yıllar gündemini meşgul eden nereden bakarsanız bakın, Türkiye'nin 1,5 trilyon dolar bir maddi kayba uğramasına neden olan terörün bitirilmesi, tamamen tasfiye edilmesi. Maalesef 36-37 yıldır Türkiye, terörle boğuşuyor, harp ediyor. Terör örgütlerinin arkasındaki birtakım uluslararası güçler de teröre her türlü desteği veriyor. Olan bu milletin çocuklarına oluyor. Binlerce, on binlerce insan terör dolayısıyla ölüyor, askerlerimiz, polislerimiz, korucularımız şehit oluyor. İnşallah en kısa zamanda teröre diz çöktürüp sona erdirmek ve bu memlekette yaşayan bütün vatandaşlarımızın, terör örgütlerinin gölgesinden çıkarılmasını sağlamak, siyasetin demokratikleşmesinin en önemli gereklerinden birisidir."
“Terörün olduğu yerde demokrasi olmaz, terörün baskısı altındaki siyasetten de demokratik bir tavır çıkmaz.”
“Terörün olduğu yerde demokrasi olmaz, terörün baskısı altındaki siyasetten de demokratik bir tavır çıkmaz. Yıllardır PKK'nın gölgesinde siyaset yapanların nasıl bir alana hapsolduğunu gördük. Dolayısıyla terörün bitirilmesi, terör örgütlerinin gölgesinde hiçbir siyasetin ve siyasetçinin kalmaması Türkiye'nin demokratikleşmesi için çok önemli. Bunun içinde eğer projeler varsa, bütün siyasi aktörler bunları kamuoyunun gündemine getirilmelidir. Asla ve asla terörden medet umarak, terör örgütünün güçleriyle seçim kazanarak, terör örgütlerinin oluşturduğu korku ortamında, diğer siyasi partileri tasfiye ederek siyaset yapmak olmaz. Türkiye, böyle bir siyaset dönemine asla geri dönemez. Buradan insan hakları, hak, hukuk çıkmaz."
Sn. KURTULMUŞ, Ensar Vakfı’na teşekkürlerini ileterek konuşmasını sonlandırdı. Program,Kuran-ı Kerim tilavetiyle son buldu.