Ensar Vakfı’nın her hafta düzenlediği Ensar Buluşmaları’nın bu haftaki konuğu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk ÖZLÜ oldu. “Cumhurbaşkanlığı sistemi ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji alanındaki gelişmeler” konulu konferans bugün Vakıflar Genel Müdürlüğünde gerçekleştirildi.
“İslam’ın bize yüklediği vazife doğrultusunda, bilim ve sanayi alanında da mücadele etmeliyiz.”
Program, Ensar Vakfı Ankara Şubesi Başkanı Ercan Poyraz’ın takdimiyle başladı. Poyraz: “Gelişmeyi ifade edilebilir kılmak için sabiteler belirleme ve birikimleri kullanılabilir kılmak için hesaplama zorunluluğu, analitik düşünceyi ortaya çıkaran en temel iki arzu olmuştur. Tarihin başlangıcı olarak kabul edilen yazının icadı da insanlığın analitik düşünce birikimiyle mümkün olmuştur.
O günden bugüne, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, artan bir hızla devam etmiş, son iki yüzyılda bu hız, baş döndürücü bir seviyeye ulaşmıştır. Bu gelişmelerin, 18. ve 19. yüzyılda sömürgeciliğe, 20. yüzyılın ilk yarısında yıkıcılığa, ikinci yarısı da kültür emperyalizmine nasıl bir zemin hazırladığını gördük… Bu yüzyıllar aynı zamanda Müslümanların ve coğrafyamızın yerinde saydığı yüzyıllardır.
Görüyoruz ki vicdan ve ahlaktan yoksun akıl, yazının icad edilmesiyle başlayan tarihi, Hiroşima’ya kadar götürmüştür. Ve yine görüyoruz ki Müslümanların söz sahibi olamadığı yüzyıllar, insanlığın en acı yüzyılları olmuştur. Bugün tarihin ve İslam’ın bize yüklediği vazife, geri kaldığımız her alanda, vicdan ve ahlakla yücelmiş bir akıl ve siyasetin, tekrar egemen olması için mücadele etmektir.”
“Bulunduğumuz bölgenin güçlü bir Türkiye’ye ihtiyacı var.”
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Faruk Özlü konuşmalarına “Ensar vakfının değerli başkanı, değerli üyeler ve misafirler sizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Önümde bir metin var ama ben sizlerle hasbihal ve sevgi ortamında konuşmak istiyorum. Sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum, katıldığınız için sizlere teşekkür ediyorum ve Ensar Vakfına başarılar diliyorum. Vakıflar, dernekler, sivil toplum kuruluşları ne kadar güçlenirse toplum da o kadar güçlenecektir. Gayret edilirse ülkemiz bundan karlı çıkacaktır. Bizler yüklü bir miras ve kültürü olan bir ülkeyiz. Üzerimizde büyük bir yük var ve bu son zamanlarda daha da ağırlaşmış durumda. Terör örgütlerine, güya başka bir terör örgütüyle mücadele ediyor diye açıktan destek veren ülkeler olduğunu görüyoruz. Bu nedenle güçlü bir Türkiye’ye bulunduğumuz bölgenin ihtiyacı var.” Diyerek başladı.
“Bilim, teknoloji ve sanayiyi birbirinden ayıramayız.”
“Bakanlık olarak bizim görev alanımız bilim, teknoloji ve sanayi. Ben kendi görev alanımda güçlü bir Türkiye’yi nasıl sağlarız diye düşünüyorum, bunun için çalışıyoruz, benim görevim de bu. Bilim, teknoloji ve sanayi arasındaki bağ nedir, aralarındaki ilişki nedir? Bir ağaç düşünün, bu ağacın kökü toprakta olan, gövdesi dışarda olan ve meyvesi olan. Bizim düşündüğümüz, bilimin toprak olduğu, ağacın gövdesini teknolojinin oluşturduğu ve bunun meyvesinin de sanayi olduğu bir sistem. Bizim düşüncemizde ekonomik ve sosyal fayda sağlamayan bilimsel ve teknolojik çalışmalar bizim alanımızın içinde yoktur. Bilimin çıktısı teknolojiye, teknolojininki sanayiye çıkmıyorsa, dönüşmüyorsa bizim alanımızın dışındadır. Bir bağ var bu üçlü arasında. Biz bakanlık politikalarımızı da buna uygun tasarlıyoruz.”
“16 Nisan, Türkiye tarihi için önemli yeniliklerin başlangıcı olacak.”
“İnovasyon, yenilik yapalım diye bir düşüncemiz var. 16 Nisan referandumu cumhuriyet tarihimizdeki en iyi yeniliktir, inovasyondur. Yenilik yapmadan büyüme olmaz, gelişme ve kalkınma olmaz. Gerçekleştirdiğimiz referandum cumhuriyet tarihinde yapılmış, anayasamızda yapılmış en önemli yeniliktir. Burada gerçekleştirdiğimiz yenilik, Türkiye’de süreçlerin kısaldığı, karar mekanizmalarının hızlandırıldığı bir düzenlemedir. Dolayısıyla bilim,teknoloji ve sanayimiz yönünden çok kapsamlı, çok derin sonuçları olacağını ifade etmeliyim. Bir takım kararlar alıyoruz ama bu kararları uzun, geniş zamanlarda alıyoruz. Hepimiz fizik dersinde öğrendik ki güç, birim zamanda yapılan iştir. Aynı işi bir günde yapmakla 3 güne yapmak farklıdır. Daha kısa sürelerde, birim zamanda daha çok iş yapabilen hükümet sistemi, daha güçlü bir Türkiye oluşturma açısından böyle bir sistem getirdik. Dost ve kardeş ülkelerin, dünyanın bize ihtiyacı var. Bu nedenle hepimiz gece gündüz demeden çalışmak, çalışmak ve çalışmak zorundayız. Hepimiz bir ucundan tuttuğumuz kulplara daha sıkı sarılmalıyız.” Şeklinde konuşmasına devam etti.
“Teknoloji üreten bir ülke olmak bizim için zorunluluktur, tercih değildir.”
“Milli güç denklemi dediğimiz denklemi ekonomik güç, teknolojik güç ve askeri güç oluşturur. Çok şükür Türkiye’de politik olarak ifade ettiğimiz siyasi otorite hükümet etmeyi kolaylaştırdığı için, koalisyonlara son verdiği için güçlendiren bir formata dönüştürdü. Temel noktamız güçlü Türkiye’de üretim olmalıdır. Üretim kelimesi de tek başına yeterli değil. Ne üreteceğiz ve nasıl üreteceğiz? Bu iki sonun cevabına baktığımızda farklı sonuçlara ulaşıyoruz. Her bakanın, her siyasetçinin ifadesi “yüksek katma değerli ürünler üreteceğiz” yani kaliteli, teknoloji seviyesi yüksek, marka değeri yüksek ürünler üretirken de teknolojiyi azami değerde kullanacağız. Evrensel ürünler yetiştiren bir ülke olacağız. Ekonomistler “cari açığımız var, dış ticaret açığımız var” derler, Türkiye’de bunlar hep eksi olarak yazıyor. Bunu nasıl kapatacağız veya bu sürdürülebilir midir? Ülke olarak bizim petrol kuyularımız, doğalgaz yataklarımız yok, beşeri sermayemiz ve genç nüfusumuz var. Bu açığı kapatmanın tek yolu teknoloji üretmekten geçiyor. Teknoloji transfer eden bir ülke değil üreten ülke olmalıyız. Cari açığın temel sebebi, en temel sebebi teknoloji açığıdır. Teknoloji üreten bir ülke olmak bizim için zorunluluktur, tercih değildir, başka yolu yok Türkiye’nin. Teknoloji üretmeyen bir Türkiye’nin geleceği parlak değildir. Bunun için de teknoloji yönetim siteminde köklü bir dönüşümü isteyen bir tasarı hazırladık, bakanlar kurulunda kabul görüldü. İnşallah bu yasayı çıkardığımızda, Türkiye’nin teknoloji üreten bir Türkiye olmasında yapısal dönüşümü sağlamış olacağız, bu yasa önemli. Ya etken olacaksınız ya edilgen. Biz Türkiye olarak bilim ve teknolojide pasif değil aktif olmak istiyoruz. Türkiye’nin insan kaynağıyla bunu yapabileceğine inanıyoruz.”
“Akıllı Üretim Akılla Üretim”
“Daha yüksek gelir seviyesine ulaşmak istiyoruz, bunun için de bilime ve teknolojiye hükümet olarak önem veriyoruz. Yenilik üretmek tarihin bütün dönemlerinde önemli olmuştur. Yenilik üretme becerisine süreklilik kazandıran ülkeler her dönemde güçlü olmuştur. Günümüzde yeniliğin önemi çok daha baskın bir hal aldı. Hızlı, kaliteli üretim yapan ülkelerin öne çıktığını gördük ve rekabetin önemi teknoloji ile oldu. Artık akıllı robotlar, üç boyutlu yazıcılar, bulut gibi dijital teknolojilerle dördüncü sanayi dönemi diye adlandırılan dönemdeyiz, bilgi daha hızlı bir dolaşıma girebilecek. Akıllı ürünler ve üretim yöntemleri, akıllı sınıflar, akıllı oyunlar gibi alanlarda çok ciddi gelişmeler olacak. Birkaç örnek vermek isterim bunlarla ilgili. Biz akıllı üretim akılla üretim diyoruz. Bunlar bilim kurgu değil, konuşulan şeyler, uygulamaya geçilen şeyler. Buzdolabımızda peynir bitti, buzdolabınız telefonunuza mesaj bildirecek, bundan rahatsızsanız markete mesaj gönderilecek. Aradan siz çıkıyorsunuz, makineler konuşuyor, cihazlar konuşuyor. Benzer bir örnek olarak da Amerika’da var olan insansız otomobil Tesla’yı söyleyebiliriz.”
“Sadece nicelik bazında değil, nitelik bazında da artışı önemsiyoruz.”
“Nasıl bir dünyaya gidiyoruz, dijitalleşme nereye kadar gidecek? Otonom sistemlerin, insansız sistemlerin, birbirleri ile konuşan makinelerin önümüzde yer aldığı sistemden söz ediyoruz. Birçok fabrika stok yapardı ancak yeni dönemde sıfır stok. Önümüzdeki dönem dijitalleşmenin son derece yaygın olduğu bir dönem olacak. Türkiye’nin dördüncü sanayi devrimi denilen bu sürece katkı yapması gerekiyor. Eğitimli insana ihtiyacımız var. Ürünlerimizin yüksek katma değerli ürünler olması bizim için zorunluluktur. Bu sürece karşı gerçekleştirebileceğimiz reaksiyon bizim gelecekteki konumumuzu belirleyecek. Bu alanda başarıyı yakalamak için yoğun çaba sarf ediyoruz. ARGE çalışmasını en çok artıran ülkelerden olduk. Burada konuşmamı rakamlara boğmak istemem. Ama hangi göstergeye bakarsak bakalım iyi rakamları görüyoruz, bundan sonra daha iyi rakamlar da göreceğiz. Maddi, gayrimaddi kaynağı ve somut mekanizmaları da artıracağız. Nicelik bazında değil nitelik bazında da artışı önemsiyoruz. Bir sıçrama yapmak istiyorsak nitelik artışı yapmak zorundayız. Bakanlığımız çalışmalarında nitelik ve kaliteyi artıracak alanlara çok daha büyük ağırlık veriyoruz. Yatırımcıların sınai mülkiyet haklarını koruduğumuz bir yasamız var, yılbaşında yürürlüğe girdi. Şu an gündemde üretim ve reform paketi ile ilgili görüşmeler var. Sanayimizin geliştirilmesi, üreticimizin geliştirilmesi noktasında talepleri değerlendirdik ve yapılabilecek ne varsa pakete dahil ettik. Sanayimizi destekleyen ve önünü açan bir kanun tasarısı var.”
“Yeni sistem, istikrar ve güveni esas alıyor.”
“Türkiye 16 Nisan itibariyle birçok açıdan kritik bir eşiği atlamış durumda. Bu ülkenin gerçekleriyle beraber çok önemli bir noktaya geldik, evrensel standartlara yaklaşmış olduk. Yasama, yürütme, yargı arasındaki belirsizliği belirli hale getirdik. Görevlerini en iyi şekilde yapabilmeleri için 16 Nisan referandumundaki maddelerle bunun önünü açtık. 1982 anayasasından kaynaklı birçok krizle karşı karşıya geldi bu ülke. Referandum sürecinde bunları konuştuk ve bugün Türkiye yeni bir sisteme geçti. Yeni bir hükümet etme sistemi var. Yeni sistem, istikrar ve güveni esas alıyor. Sanayicinin istediği en önemli hususlar bunlar, önünü görmek ister bir sanayici. Yatırım yapacaktır, plan yapacaktır. Yeni sistemde bunları sanayicimiz daha net, daha dikkatli görebilecek. Biz tabi biliyorsunuz, güçlü bir Türkiye istiyoruz, sadece bizim değil bölgenin ve bütün insanlığın ihtiyacı. Yeni sistemden alacağımız güçle, kararlılıkla bunu başarmak için yolumuza devam edeceğiz. Sizlerle buna ulaşacağımıza inanıyorum.”
“Güney Kore, Tayland gibi ülkeler ünlü fütüristlerden danışmanlık almaktalar. Türkiye’de fütüristlerle ilgili alınan, alınmış danışmanlık var mı?” sorusu üzerine Bakan Özlü: “Dünya çapında yapılan danışmanlık hizmetleri var. Bakanlık olarak bunlardan birisiyle çalışıyoruz. Hazırladığımız tasarıları istişare ediyoruz.” dedi.
Yerli otomobillerle ilgili gelen soru üzerine ise Sayın Özlü: “Yerli otomobil konusunda problemimiz teknolojik değil ticari. Türkiye otomobil üretiyor, otomobil fabrikaları var ama bizim arzu ettiğimiz Türkiye’nin kendi markasının olması. Bunun için var gücümüzle mücadele ediyoruz.”
Sn. ÖZLÜ Ensar Vakfı’na teşekkürlerini ileterek konuşmasını sonlandırdı. Ensar Vakfı Çankaya Şube Başkanı Mustafa ULUDAĞ’ın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle Ensar Buluşmaları son buldu.