Milletin kaderini Milletin kararı belirler
15 Temmuz 2016 günü Akşam 22:00 sularında İstanbul’da Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri, Anadolu yakasından Trakya yakasına gidiş yönünde Jandarma güçlerince kapatılmıştır.
Askerî Kamyon, zırhlı araç ve tanklarla gerçekleştirilen bu icraatın kısa süre sonra ülke çapında gerçekleştirilmek istenen bir darbe girişimi olduğu anlaşılmıştır.
İlerleyen saatlerde, bu askerî kalkışmanın, ordu içinde yapılanmış Fethullahçı terör örgütü/paralel devlet yapılanması (FETÖ/PDY) mensubu subaylar tarafından sahneye konulduğu belirlenmiştir.
Her darbe girişiminde olduğu gibi, tarih tekerrür etmiştir. Kahraman Ordumuza sızmış bu kalleş, sinsi ve terörist yapılanmanın sırtını birüst akıla dayadığı anlaşılmıştır.
Ülkemiz, Onlarca yıldır sağlıktan eğitime, sanayiden kültüre, dış politikadan ulaşıma bir devrim gerçekleştirmiştir. 2008’de başlayan ve dünyayı sarsan krizlerden ekonomimiz yara almadan çıkmıştır. İçte ve dışta barışın ve adaletin sözcüsü ve takipçisi bir yönetim geliştirmiştir. Bütün dünyanın mazlum milletlerini, ırk-dil-din-mezhep farkı gözetmeksizin sahiplenmiş; onların ümidi haline gelmiştir. “Dünya beşten büyüktür” söylemi ile yeni bir dünyaya olan özlem, istek ve dirayetini göstermiştir. Oyunları bozmuş, insanca ve adaletli bir dünya tasavvurunu bütün küresel platformlarda dillendirmiştir. Kendi bölgesinde bir istikrar adası olmuştur. İşte buüst aklın hedefi olma sebepleri de bütün bunlardır.
Bunların darbe ile gerçekleştirmek istediği şey:
- "Kral çıplak" diyemeyen "kukla" bir Türkiye’dir...
- Ortadoğu ve Dünyada "söz sahibi" değil, "emir kulu" bir Türkiye’dir...
- Demokrasiyi özümsemiş, insanına ileri demokrasinin nimetlerini layık gören değil; kendi insanını "güdülecek sürü" olarak gören bir Türkiye’dir...
- Doğunun ve Batının değerlerini harmanlamış; yeni dünyada yerini, yaşanabilir, çok kültürlü, bir barış adası olarak alan değil; kaosun yönetim tarzı olduğu, tek tipçi bir Türkiye’dir...
- Milli-manevi değerleri ile kendi medeniyetini inşa eden değil, Jandarmalık yapan bir Türkiye’dir...
***
Bu darbe insanlığın bütün ahlaki ilkelerinden, dini prensiplerinden, medeniyet değerlerinden ve asgarî vicdani ve insani müştereklerden uzak bir kalkışmadır. Bu ülkenin anneleri, babaları, oğulları, kızları olarak nefretler lanetliyoruz. Çünkü bu darbe;
- Milletine silah doğrultmuş kadın-erkek, genç-yaşlı demeden kurşun sıkmıştır. Masum halkın üzerine tankları sürmekte, insanları ezmekte sakınca görmemiştir.
- İnsanlara silah sıkmak istemeyen, emirleri altındaki askerleri/silah arkadaşlarını başlarından vurarak şehit etmekte tereddüt etmemiştir.
- Uçak ve helikopterlerle başta milletin meclisi olmak üzere devletin kurumlarını bombalamışlardır.
- Genelkurmay başkanı başta olmak üzere komutanlarını rehin alacak kadar cinnet seviyesine çıkmıştır.
- Milli iradeyi gasp etmeye kalkmış, Başkomutanı olan C.Başkanına suikast tertip etmekte tereddüt etmemiştir.
Bütün bunların karşısında, milli iradeyi sahiplenen toplumun bütün kesimlerinden insanımız yaşlı-genç, kadın-çocuk demeden sokaklara dökülmüş, havalimanları, askeri birliklerin önünde ve kritik yerlere toplanmıştır. Tankların üzerindeki askerleri ikna etmeye çalışmış, yaptıkları hatadan dönmeleri için nasihat etmiştir. Zorbalığa karşı kendini siper etmiş, ezilmiş, tartaklanmış, vurulmuş ve şehit olmuştur. Tankları durdurmuş, işgallere son vermiştir. Bütün dünyanın gözleri önünde menfur darbe girişiminin hiç silah kullanmadan nasıl durdurulacağının dersini vermiş ve tarihe geçmiştir. Gerektiğinde bütün farklılıkları bir tarafa bırakarak, vatanın bekası yolunda her türlü fedakarlığı göze aldığını göstermiştir.
Artık bütün dünya bir kez daha biliyor ki; Türk Milletini iradesi dışında dizayn etmeye imkan yoktur. Bu yolda yapılacak bütün komplolar boşa çıkmıştır ve çıkacaktır. İşbirlikçiler deşifre olmuş/olacak ve etkisiz kalacaktır. Oylarıyla iradesini ifade eden millet, gerektiğinde meydanlara inerek iradesinin sahibi olduğunu göstermiş ve gösterecektir. Ve anlaşılmıştır ki bu asil asker milleti hesaba almadan yapılan planlar bizzat milletin kendisi tarafından akamete uğratılacaktır ve uğratılmıştır.
Bundan böyle; sırt sırta vermiş olan insanımız demokrasiden insan haklarına, ekonomiden eğitime, sağlıktan dış politikaya, sanayiden ulaşıma bütün alanlarda yoluna daha güçlü olarak devam edecektir. Önümüzde Ordusu, Polisi Milleti, Hükümeti, Muhalefeti ve Devleti ile sarsılmaz bir Türkiye bulunmaktadır.
Bu bağlamda;
Darbenin başladığı ilk andan itibaren karşı çıkan, ölümü göze alan, çatışmaya giren Şerefli ordu mensuplarına;
Kendisine yapılan dayatmaları elinin tersiyle iterek bu mücadeleye canla-başla giren Polisimize, Mülkî erkânımıza;
Hafriyat kamyonlarından çöp arabalarına, İtfaiye araçlarından greyderlerine kadar darbenin yolunu kesen Belediyelerimize;
C.başkanımızın işaretiyle, bütün gücü ve mensuplarıyla meydanlara inen Sivil Toplum Örgütlerimize;
Üstüne bombalar yağan meclisimizde kalarak direnmeyi, gerekirse ölmeyi seçen Milletvekillerimize;
Okudukları selalarla, tüm ülkeyi birlik saflarına davet eden Diyanet mensuplarımıza;
Bütün fikri, yaşayış ve yaklaşım farklılıklarını bir tarafa bırakarak bu demokrasi mücadelesinde yerini alan ve başat rol oynayan basınımızın güzide mensuplarına;
Bu askeri vesayet ve darbeye karşı milleti ve sokakları işaret eden C. Başkanımıza,
Soğukkanlılığını hiç kaybetmeden, süreci en olgun biçimde ve cesurca yürüten Başbakanımıza;
Siyaset üstü bir tavır geliştiren, ülkemizi bir ve tek-vücut haline getiren Siyasi parti liderlerimize;
Ve hepsinin üstünde kendi inisiyatifi ile sokaklara dökülen, yolları tutan, tankları durduran Büyük Türkiye Milletine teşekkürü borç biliriz.
İlk ve son cümlemiz: Şehitlerimiz... Onlara Allah’tan rahmet diliyoruz. Onlar öldükleri ile kalmayacaklar. Hikayeleri yazılacak, her biri tanınacak, kahramanlıkları bilinecek, bu Milletin kaderindeki yerleri ve fedakarlıkları anılacak ve hepsi aramızda yaşamaya devam ederek destanlaşacaktır.
Bu bağlamda hem şehitlerimiz hem de darbelerin ilk mağduru olan sivil halkımız ve ülkemiz adına, darbecilerin bir an önce cezalandırılması yolunda gerekli her türlü adımı atacağımızı deklare etmek istiyoruz. Ve biliyoruz ki geciken adalet, adalet değildir.
Ülkemizde gerçekleşen 1960, 1971, 1980, 28 Şubat, 15 Temmuz darbe girişimleri ve muhtıralar kronik bir soruna işaret etmektedir. Kötü olandan daha beteri, onun gelenekleşmesidir. Bu durumu Ülkemiz, devletimiz, hükümetlerimiz ve insanımız hak etmemektedir. Siyasal istikrarın sağlanması ve bu sistem sorununun köklü bir biçimde son bulması yolunda her türlü girişim ve çalışmayı gerçekleştirmeyi bir borç biliyoruz.
Bizler, Milli İrade Platformu olarak insan haysiyet, onur ve şerefine; Milletin kaderine ve iradesine yönelmiş her darbe, terör ve kalkışmayı tanımadığımızı, lanetlediğimizi ilan eder ve sürecin her anlamda takipçisi olacağımızı, Başkomutanımız aksini söyleyene kadar meydanlarda, demokrasi nöbetinde kalacağımızı beyan ederiz.
Milletin kaderini Milletin kararı belirler.