Eğitim Bir-Sen Bilecik Şube binasında 26 Şubat Cuma günü yapılan basın açıklamasına Adaleti Savunanlar Derneği, Anadolu Gençlik Derneği, Cihannüma Derneği, Ensar Vakfı Bilecik Şubesi, Erbakan Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, İHH, Kayı-Der, Memur-Sen, Muradiye Vakfı, Semerkand Vakfı, Şeyh Edebali Kur'ana Gönül Verenler Derneği ve TÜGVA sivil toplum örgütlerinin temsilcileri destek verdi.
Sivil toplum örgütleri adına açıklamada bulunan Adaleti Savunanlar Derneği İl Temsilcisi İsmail Kaplan, 1950 yılına kadar milletin iradesinin devletin yönetimine yön verecek rüşde sahip olmadığı düşüncesiyle milli iradenin belirleyiciliğini dikkate almadan millete rağmenci bir yaklaşımla devletin yönetildiğini söyledi. Kaplan:
"Millet, kendisine dayandığı belirtilen ancak demokratik işleyişin bulunmadığı ve dolayısıyla üzerinde etkisinin olmadığı bir yönetme biçimine karşı varlık ortaya koyarak 1950’de ‘Yeter söz milletindir’ demek suretiyle yönetime el koyuldu. Milletin iradesine sahip çıkması karşısında vesayetçi yapı kendisini 1960’ta darbeyle göstermiş ve ardından milletin gerçek manada idareye hâkim olmasını önlemek üzere anayasal tedbirler almıştır. Milletin tekrar kendini gösterdiği ya da buna uygun belirtileri ortaya koyduğu dönemlerde, 1971’de, 1980’de ve 28 Şubat 1997’de olmak üzere hep darbeler ve muhtıralarla millet hizaya sokulmuştur. 28 Şubat postmodern darbesi, oluşturduğu maddi ve manevi tahribat bakımından milletimizi onlarca yıl geriye götüren bir etki ortaya koymuştur. 28 Şubat karanlığında gerçekleştirilen yolsuzluklar, usulsüzlükler, hortumlamalarla milletin bütün bir maddi varlığı tarumar edilerek ekonomik yönden tahribat yapılmıştır.
28 Şubat postmodern darbesi, oluşturduğu maddi ve manevi tahribat bakımından milletimizi onlarca yıl geriye götüren bir etki ortaya koymuştur. 28 Şubat karanlığında gerçekleştirilen yolsuzluklar, usulsüzlükler, hortumlamalarla milletin bütün bir maddi varlığı tarumar edilerek ekonomik yönden tahribat yapılmıştır. 28 Şubatçılar bugün yargı önündedir. Milyonlarca insanı etkileyen bir antidemokratik hareketi gerçekleştirenler yargı önünde ibretlik bir cezaya çarptırılmalıdır. Ancak mahkeme, pek çok mağdurun müdahil olma talebini, ‘doğrudan zarar görmemiş’ yaklaşımıyla kabul etmemektedir. Bu ifadeden anlaşılan, 28 Şubat mağdurlarının zarar gördüğü kabul edilmekte ancak illa hedef gözetilerek zarar verilme gibi berrak görüntü aranmaktadır. Bu tavrı kabul etmek mümkün değildir.
28 Şubat sürecinde yaşanan ihlallerin/hak kayıplarının telafisi için atılan adımlar yeterli değildir. Göreve iade noktasında takdir edilesi bir başarı sağlanmıştır. Ancak memuriyetlerine son verilen mağdurların, memuriyetten ayrı kaldıkları dönemlerin tamamı için mahrum kaldıkları özlük ve mali hakları iade edilmemiştir. Türkiye tarihinin en karanlık döneminde yaşanan mağduriyetlerin bütün izleri silinmelidir. Bizler katılımcı sivil toplum örgütleri olarak ülkemizde bir daha 28 Şubatların yaşanmaması için gerekli bütün iradeyi ve mücadeleyi ortaya koyacağımızı deklare ediyor. Devam etmekte olan 28 Şubat davasının gerekli hassasiyetler içerisinde yürütülmesi gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz." dedi.