Ensar Vakfı olarak her hafta düzenlediğimiz Ensar Buluşmaları’nın bu haftaki konuğu SDE Başkanı, Sn. Prof. Dr. Birol AKGÜN “Küresel Güç Değişimi ve Yeni Türkiye” konulu konferans verdi.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Davut GÜNEY, Sağlık-Sen Genel Başkan Yard. Semih DURMUŞ, Prof. Dr. Remzi FINDIKLI, Gazi Üni. Eğitim Fak. Dekanı Prof. Dr. Hayati AKYOL, Ensar Vakfı Çankaya Şube Başkanı Mustafa ULUDAĞ, Ensar Vakfı Yenimahalle Şubesi Başkanı Bayram Ali KELEŞ, Ensar Spor Kulübü Başkanı Nihat DEMİR ve çok sayıda bürokrat, akademisyen ve siyasetçinin katıldığı konferans sonrasında konuğumuza Ensar Vakfı Ankara Şube Başkanı Av. Ercan POYRAZ tarafından bir teşekkür plaketi takdim edildi.
Ensar Vakfı Ankara Şube Başkanı Av. Ercan POYRAZ’ın takdimiyle başlayan programda Sn. POYRAZ: “Büyük dönüşümlerin yaşandığı, uluslararası dengelerin yeniden kurgulandığı dönemlerin içinden geçerken, toplumun kolektif bilinçaltının ve kimliğinin önemli bir kısmını oluşturan medeniyet değerleri göz ardı edildi. Bunun yerine yüz elli yıllık Batılılaşma tecrübesi kullanılarak da sağlıklı, dinamik bir devlet modeline geçilemedi. “ diyerek sözü koğumuza bıraktı.
SDE Başkanı Sn. Birol AKGÜN sözlerine “Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.” diyerek başladı.
200-300 yıldır Batı merkezli bir sistemde yaşıyoruz. 2. Dünya Savaşı sonrası sistemin ABD’ye kayma sebebi ABD’nin savaştan yıpranmadan çıkmasıdır. ABD 1945 yılına gelindiğinde dünya GSMH’nin %55’ini elinde bulunduruyordu. Bugüne doğru geldiğimizde bu oran azalmaya başladı ABD %20 dolaylarında bir zenginliği yönetiyor. Dünya Bankası, BM’nin genel merkezinin ABD’de bulunmasının temel sebebi budur. Günümüze geldiğimiz zaman %50’ye yakın zenginliği ABD VE Avrupa birlikte yönetiyor.
Uzun dönemde ülkeler arasındaki güç kaymalarını belirleyen temel faktör ekonomik büyüme oranları arasındaki eşitsizlikle alakalıdır. Ekonomi nereye doğru gidiyor? Yeniden tarihin geri dönüşünden bahsediyoruz. Rekabet yeni baştan başlıyor. Olası senaryolar nelerdir? Dünyadaki ekonomik üretim ve zenginliğin yavaş yavaş batıdan doğuya doğru kayıyor. Peki, 20-30 yıl içerisinde neyi öngörüyoruz. Teorik bakımdan en makul tek merkezli çok kutuplu sisteme doğru gidiyoruz. ABD hala çok güçlü ama tek başına karar veremiyor bölgedeki ülkelerin desteğini almaya çalışıyor. Bu mesele ile ilgili ikinci senaryo çok kutupluluk yani güçler dengesine dönüştür. Üçüncü senaryo ise kutupsuzluktur.
Büyük güçler arasında güç değişmesi çok kanlı olmuştur, savaşlar ortaya çıkmıştır. İçinde bulunduğumuz dönem güç kaymalarının olduğu bir dönemdir. Bu dönemde ittifaklar kaygandır ve bunun sebep olduğu öngörülemezlik/anarşi vardır. Anarşi belirsizlik demektir ve bunun yarattığı siyasi tansiyonlardır. Bu dönemde küresel yönetim sistemi çalışmıyor mesela BM Güvenlik Konseyi çalışmıyor. Büyük güçler arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmaktadır. Böyle geçiş dönemlerinde belli coğrafyalarda sistem öncelikle buralarda çatırdamaya başlar, bunlar önemli fay hatlarıdır. Mesela Ukrayna, Suriye, Filistin, Balkanlar, Kuzey Afrika… bu dönemde normlar da değerler de aşınmaktadır.
2008 yılındaki krizde neo-liberal paradigma çökmüştür. Neo-liberal paradigmaya güvenin sarsılmasının sebebi batı demokrasilerindeki ekonomik büyümenin otoriter ülkelerdeki ekonomik büyümeye nazaran daha az olmasıdır. Böyle bir ortamda demokrasinin anlamını yeniden tanımlayan görüşler ortaya çıkabilir. Bütün bunları etkileyen diğer bir sebep de yeni bir iletişim döneminden geçiyor olmamızdır. Bu dönemde iletişim bireyselleşti ve insanları eski yöntemlerle kontrol altına alma imkansız hala geldi.
Krizlerin arttığı konjonktürde temel problem liderlik ve vizyon sıkıntısıdır. AB’nin kurulmasını o zamanki vizyon ve liderlik sağlamıştır. Ancak bugün Avrupa’yı krizden çıkarabilecek büyük vizyon ve liderleri yok.
Peki, Türkiye için ne öngörülüyor? Türkiye 2008 krizine şanslı bir dönmede yakalandı. Siyaseten tek parti iktidarı ile gelişmeleri anlama ve okumada siyasi irade gösterebilecek bir dönmede yakalandı. Türkiye’nin bu dönemde ne yapacağına dair 3 senaryo var. Bunlar Avrupa ile entegrasyon, Avrasyacılık, Anadolu merkezli güç inşasıdır. AB projesinin toplum nezdinde karşılık bulduğuna inanıyorum.
Küresel sistem köklü değişiklikler geçiriyor. Türkiye gibi yeni bölgesel güç olmak isteyen ülkelere tehditler ve imkanlar getiriyor. Türkiye’de stratejik öngörü ve zekamız bayağı gelişti ama oyun kurmak için tam olarak hazır değiliz. Önümüzdeki on yıl oyun kurma anlamında gelişme göstereceğimiz bir zaman dilimi olacaktır. Bunun için siyasi ve ekonomik istikrar devam etmelidir. Diyerek sözlerine son verdi.
Gönüldaşlarımızdan gelen soruları cevaplayan Sn. AKGÜN, Ensar Vakfı’na teşekkürlerini sunarak konuşmasını sonlandırdı. Ensar Vakfı Çankaya Şube Başkanı Mustafa ULUDAĞ’ın Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından Ensar Buluşmaları son buldu. Konuğumuza Ankara Şube Başkanımız Av. Ercan POYRAZ tarafından teşekkür plaketi takdim edildi.
Konferansın ardından yapılan kahve ikramı ile vakıf yöneticileri, siyasetçi ve bürokratlardan oluşan misafirlerimizle beraber sohbet etti.