Yazı kışa bozan, kışı yaza bozan sarı sonbaharıyla güzü kucaklayan İstanbul bir Kurban Bayramı'na daha adım adım yaklaşıyor. Mevsim sonbahar ya! Bir de, her şeyin bir sonbaharı ,her şeyin bir soluşu var. Ne acı ömrün soluşu! Heveslerin, emellerin yarım kalışı. İhtiyarlık dediğimiz bu yetişkinlik- çocukluk arası melez demde, acziyetin eli kolu sımsıkı bağlayışı, yalnızlığın daha bir bunaltışı, soğuğun daha bir üşütüşü.
Hiç aramamıştı. İnsanoğlu merhameti, sevgiyi, şefkati, ilgiyi hiç bu kadar aramamıştı; ihtiyarlığında aradığı kadar.
Ensar Vakfı apartlarında kalan üniversite öğrencileri olarak ellerimizde kendi ellerimizle yaptığımız kurabiyelerle darülacezenin kapısına vardığımızda inşallah dedik. İnşallah bugün onlara aradıkları sevgiyi veren biz oluruz. Sözlerimizle içlerini ferahlatır, tebessümümüzle gönüllerini şenlendirebilirsek bugün bize bayram.
Darülaceze Müdürü Nevzat Bayhan bizi girişte karşılayarak içeri davet etti, kurum ve iç yapıları hakkında kısaca bilgilendirdi bizi. O saatte denk geldiğimiz aşıklar atışması programına kendisiyle birlikte iştirak ettik.
Darülacezede kalan kıymetli sakinlerin ellerini öptük, Kurban Bayram'larını kutladık, vaktimiz yettiğince dertlerini dinledik. Yüreğimizi yüreklerine yaklaştırıp bir ses, bir his verdik bir ömrün çalkantısından geriye kalmış sakinliğe.
Teyzelerimiz, amcalarımız, ninelerimiz, dedelerimiz özene bezene hazırladığımız kurabiyeleri aldılar tekli çiftli. Kimi torunuma dedi bir köşeye koydu, kimi güzelliğine bakıp açmaya kıyamadı bile.
Ziyaretimizden hepsi de çok memnun oldu. Hatırlandıklarına o kadar sevindiler ki yine gelin dediler. Bayramları beklemeyin yine gelin
Bu faaliyete önayak olan, kurabiyelerin yapımından dağıtımına kadar sınav, ders demeden özveriyle çalışan ve bir hayrı kapımıza kadar getiren arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz.
Son sözümüz sonbahara!
Sonbahar, onları çok üşütme!